Bölüm 2: Doğrulamanın Temelleri: Uyulması Gereken Kurallar
1996’da, 25 sene önce Iowa eyalet şampiyonluğunu kazanmış olan bir Amerikan lisesinin kız basketbol takımı hakkında bir proje yaptım. O sene şampiyonluğu alan Farragut takımının 12 üyesinin tamamını ve Mediapolis’in yıldızı ve antrenörü ile mülakat yaptım.
Takımın üyelerinin hepsine Farragut’un maçı nasıl kazandığını sordum. Aynı hikayenin farklı, çoğunlukla daha canlı versiyonlarını anlattılar. 1.80 boyunda olan Mediapolis yıldızı Barb Wischmeier maçın başlarında daha kısa olan Farragut kızları üzerinden kolaylıkla sayı yapmış ve Mediapolis öne geçmişti.
Farragut antrenörü, Barb Wischmeier’i tutması için boyu 1.50’yi ancak bulan Tanya Bopp’u oyuna sürmüş, Bopp, şaşıran ve daha az saldırgan hale gelen bu iri kıza birkaç hücum faulü (bazıları üç veya dört faul olduğunu hatırlıyor) yaptırmış ve Farragut tekrar öne geçerek maçı kazanmıştı.
Haberimde birbiriyle tutarlı bu anıları sorgulamadım, ama neredeyse kazara bir şekilde bunların abartıldığını öğrendim. Kızlardan biri bana maçın bir video kaydını ödünç verdi. Hikâyemde bana yardımcı olabilecek ayrıntıları arayarak maçın tamamını izledim. Kimsenin anılarını sorgulamıyordum ama videoyu bitirince, bir şeyleri kaçırmış olduğumu düşündüm. Sonra maçın kasetini tekrar izledim.
Minik Tanya Bopp, iri kıza sadece bir faul yaptırıyor, bu da Mediapolis yıldızını panikletiyor ve şaşırtıyor ve maçın kırılma noktası burası oluyor, ama bu sadece bir defa meydana geliyor. Birinci ağızdan duyduğum bütün bu anlatımlar yanlış idi, hayatlarındaki önemli bir anın heyecanı (neşe veya keder) ile beslenmiş ve maçta ortaya çıkan bir efsane ile şekillenmişti.
Efsane -ve foyasını meydana çıkararak onurlandırma fırsat - makalem için bana büyük bir hikâye verdi ama aynı zamanda doğrulama konusunda da bana bir ders öğretti: Dürüst tanıklara dahi güvenmeyin. Her zaman belge arayın.
Efsanevi bir spor takımının parlak güncelerini yeniden hatırlayan ve yaşayan sporcular ve taraftarlar için efsaneler güzeldir ve hatta eğlencelidir. Ancak gazeteci, eylemci veya insan hakları savunucuları ve çalışanları doğrulukla çalışmalı, doğru olan ile ilgilenmeli ve özellikle de acil bir durumda doğruyu bulmaya ve anlatmaya kendini adamalıdır.
Bir doğal afet haberi ya da son dakika haberi veya eskinin popüler kişi ve olaylarını birleştirirken ve hazırlarken, duyduğumuz şeyin bozuk bir hafızanın veya sınırlı bir perspektifin ürünü olduğunu unutmamalıyız. Eğer hedefimiz gerçeği anlatmaksa doğrulama, standart uygulamamız olmalıdır.
Kaynaklarımızın hikâyelerini ciddiyetle değerlendirmeli, dinlemeli ve doğrulama fırsatlarını kollamalıyız. Kaynak, doğrulama veya ayrıntılar için ya da belki de puslu bir hatırayı düzeltmek amacıyla (yeni veya eski) bir videoya, fotoğrafa, mektup veya belgeye sahip midir? Bu tür materyaller bize verildiğinde, özellikle de vaktin kısıtlı olduğu acil durumlarda, materyali araştırıp incelemeli ve doğrulamanın temellerini uygulamalıyız.
O andan ve o andaki rolünüzden bağımsız olarak, doğrulama ilkeleri zaman üstüdür ve son dakika haberleri, doğal afet veya çeyrek asır öncesinden uydurulmuş bir hikâyenin yeniden anlatımı olsun, her duruma uygulanabilir.
Doğrulamanın Özü
Hikâyelerden diğer klişeleri insafsızca kesip atan tecrübeli editörler tarafından cafcaflı bir şekilde ifade edilen, gazeteciliğin her kıymetli klişelerinden biri: “Eğer anneniz sizi sevdiğini söylüyorsa, kontrol edin, doğrulayın.”
Ama bu klişe, gazeteciye veya insani yardım uzmanlarına nasıl kontrol etmesi ve doğrulaması gerektiği söylemez. Doğrulama, gazeteciliğin özüdür, esasıdır; fakat gazeteciliğin zorluğuna ve yüksek standartlar gerektirdiğine de işaret etmektedir. Doğrulamaya giden yol, her bir olguda değişiklik gösterebilir.
Bundan dolayı bu el kitabı gazeteciler, insan hakları çalışanları ve diğer acil durum müdahale ekiplerinin tamamı için uygun basit doğrulama adım ve aşamaları sunmamakta; aksine “o her ne ise” ve ne tür motivasyonunuz veya rolünüz varsa, kontrol ve doğrulama stratejileri vermektedir.
Doğrulamanın tam merkezindeki soru şudur: “Bunu nereden biliyorsunuz?”
Muhabirlerin kaynaklarına ve editörlerin de muhabirlerine bu soruyu sorması gerekir. Muhabirler, editörler, yapımcılar ve insan hakları çalışanları, doğrudan soru soramayacakları için üçüncü şahıs olarak bu soruyu sormalıdır: Bunu nereden biliyorlar?
Haber merkezi eğitimcisi Rosalie Stemer, sorulması gereken sorulara doğrulamanın ve ısrar etiğinin çok katmanlı sürecini ve doğrulamanın gerektirdiği becerikliliği gösteren ikinci bir soru ilave etmektedir: Başka nereden biliyorsunuz?
Kaynakları ve materyalleri sorgularken ve mesai arkadaşlarımız bizi sorgularken, çoklu doğrulama kaynaklarına, gerçeğe giden çoklu yollara bakmalıyız (veya harekete geçmeden önce verideki ve hikâyedeki boşlukları ve kusurları bulmalıyız).
Doğrulama, aşağıdaki üç unsurun karışımını kullanır:
- Kişinin becerikliliği, ısrarı, şüpheciliği ve yeteneği,
- Bulabildiğiniz ve konuşmaya ikna ettiğiniz kaynakların bilgisi, güvenirliliği ve dürüstlüğü ve sayısı, çeşitliliği ve güvenirliği,
- Belgelendirme.
Teknoloji bu üç faktörü uygulama yöntemlerimizi değiştirmiştir: 7/24 haber döngüsü ve sosyal medyanın gelişimi ve kullanıcıların oluşturduğu içerik, olay açığa çıktıkça bilgi toplama ve haberleştirme yapmamızı, bilgilerin yeterli bir şekilde doğrulanıp doğrulanmadığı hakkında hızlı kararlar vermemizi gerekli kılmaktadır; dijital araçlar bize kaynakları bulma ve kaynaklara ulaşmada yeni yollar açmaktadır: veritabanları ve kameralı cep telefonları her zaman ve her yerde bize araştırıp değerlendirecek devasa miktarda belge sunar. Başarılı doğrulama, teknolojinin etkin kullanımı ve ayrıca doğrulamanın zamanüstü standardına bağlılıktan doğar.
Doğrulama ihtiyacı, basitçe bilgi kaynaklarımızın çoğunun yanlış olduğu gerçeği ile başlar. Bilgi verirken kasten veya masum bir şekilde yalan söylüyor olabilirler. Hafızaları yanıltıcı olabilir veya durum dışı veya yanlış anlamalar ile dolu olabilir. Tehlikede olabilirler ve bildikleri her şeyi veremiyor olabilirler ya da olaylar ortaya çıktıkça tam resmi göremiyor olabilirler.
Bizim işimiz, papağan gibi kaynaklarımızı ve verdikleri materyalleri tekrar etmek değil, aksine bu kaynakları ve verdikleri bilgileri sorgulamak, diğer itibar edilebilir kaynaklar ile çapraz doğrulamaya almak ve neyin doğru olduğunu sorgulayıp (basmadan veya yayına girmeden önce) yanlış olanları ya da yeterli doğrulaması yapılamayanları ayıklamaktır.
Başvurabileceğimiz çok sayıdaki doğrulama yollarından her birinin eksiklikleri vardır: Çoğu durumda ve özellikle de acil durumlarda, gittikçe artan bir oranda bize bolca resmi kaynak verilir ve söz konusu olayları gerçekten görmüş -ve hatta dâhil olmuş- kişiler ve kaynaklar ile ilk ağızdan görülebiliriz. Ancak bunların açıklamaları kusurlu ve eksik olabilir.
West Virginia Valisi Joe Manchin, 2006’da muhabirlere Sago madeninde mahsur kalan 13 madencinden 12’sinin kurtarıldığı söylemişti. Hangi muhabir bu hikâyeyi yazmaz ki?
Fakat vali yanılıyordu. Madencilerden on ikisi ölmüş ve yalnızca biri kurtarılmıştı. Vali ikinci ve üçüncü elden kaynaklara ve açıklamalara dayanmış ve madencilerin yaşıyor olduklarını nasıl bildiği valiye sorulmamıştı. Her kaynağı sorguladığımız şekilde, görünüşte yetkili ve sözüne inanılır kaynakları da agresif bir şekilde sorgulamamız gerekir.
Yeni Araçlar
Teknoloji ile birlikte belgelendirme de değişmiştir. 1996’da efsaneyi çürütmeme yardımcı olan video kaset, o hikâyeyi 15 yıl önce yapmaya çalışsaydım, takım üyelerinden biri tarafından bana verilmeyecekti (ama yine de TV kanalının arşivlerine giderek yine de o maçı izleyebilirdim). Doğrulama için o video kaseti kullandığım o günden bu yana geçen yıllarda, cep telefonlarının ve güvenlik kameralarının varlığı video belgelendirmesinin miktarı ve önemini arttırmıştır. Ama dijital videolar üzerinde oynama yapma kolaylığı, şüpheciliğin önemini arttırmaktadır. Ve tabii ki her türlü video kaydı olayın sadece bir kısmını yakalar.
Teknoloji, kaynakları ve bilgileri nasıl bulduğumuzu ve bunlar ile nasıl çalıştığımızı da değiştirmiştir. Haber değeri olan olaylara dâhil olanlar ve bu olayların şahitleri, olayı yazıyla, fotoğrafla veya video ile sosyal medyada ve bloglarda paylaşmaktadır; gazeteciler hem dijital arama araçları ve diğer teknolojileri kullanarak hem de kitle kaynaklarının kullanımı ile olayları gören kişileri daha hızlı bulabilir ve kişiler ile bağlantı kurabilir.
Yeni araçları o eski sorular ile birlikte en etkin bir şekilde kullanabiliriz: Bunu nereden/nasıl biliyorlar? Bunu başka nasıl biliyorlar?
TAnnenizin size olan sevgisini doğrulama hakkındaki o eski klişeye gelince; internette yer alan çok sayıdaki kaynaktan; the Chicago Tribune, AJR ve The New York Times. Burada dahi efsane doğrulamayı karmaşık hale getirmektedir. Michael Pakenham tarafından 1999’da yazılan bir Baltimore Sun makalesinde, efsanenin büronun uzun yıllar gece şehir editörü olarak çalışan Arnold Dornfeld'in (yukarıda linki verilen makalelerden üçünde belirtildiği gibi) uyarı ve tembihlerine atıfta bulunduğu ifade edilmektedir; ancak “Dornie, bunu ilk söyleyen kişinin orada uzun yıllar çalışmış başka bir editör olan Ed Eulenberg olduğunu” söylemiştir.
Anneniz size dediği gibi muhtemelen sizi seviyordur. Arkadaşları ve aile üyeleri ile görüşmeler yaparak, sevgisini gösterdiği veya ifade ettiği fotoğrafları ve videoları karıştırarak bu ifadesinin doğruluğunu teyit edebilirsiniz. Size olan düşkünlüğü ve sevgisini ifade eden mektuplar veya Facebook güncellemelerini bulun. Sevgisini gösterdiği hediyeleri ve eylemleri belgeleyin. Daha sonra, her makalede, her vakada ve her projede aynı şeyi yapın.